TANDOĞAN UYSAL: Kadem Mete’nin “Cesur Çıkışı” mı, Partiye Tuzak mı?

Kadınları Aşağılama mı?
Son günlerde AK Parti Muğla İl Başkanı Haluk Laçin’i yakından takip eden ve başarılı adımlarını köşeme taşıyan gazetecilerden biriyim. Bu nedenle AK Parti Muğla Milletvekili Kadem Mete’nin Haluk Laçin hakkındaki olumsuz eleştirilerini şaşkınlıkla ve şok edici bir üslupla izledim. Üstelik bu dil, bir AK Partilinin geleneksel üslubunun oldukça dışındaydı.
Elbette Sayın Haluk Laçin’in bu eleştirilere bir yanıt vereceğinden eminim. Sayın Haluk Laçin’in avukatı değilim, ancak bir gazeteci duyarlılığı ve Haluk Laçin’in son dönemdeki faaliyetlerini yakından izleyen bir gazeteci olarak bu konuda kayıtsız kalmam mümkün olmadığından bu yazıyı kaleme aldım.
AK Parti’de Sıra Dışı Tepki: Kadem Mete Nereye Koşuyor?
AK Parti Muğla Milletvekili Kadem Mete, siyasetin “cesur adamların işi” olduğunu söylemiş. Haklı… Cesaret, halkın sorunlarını Ankara’ya taşımak, bakan kapılarında çözüm aramak ve memlekete hizmet için gece gündüz çalışmak isteyenlerin işidir. Yoksa cesaret, milletvekili gücünü kullanarak devletin hastanelerine kendi şirketinden mal satmak değildir.
Ancak mesele “cesaret” olunca, Kadem Mete bu kelimenin anlamını biraz karıştırmış gibi görünüyor.
Haluk Laçin: Alışılmışın Dışında Bir İl Başkanı
Haluk Laçin, klasik protokol siyasetini geride bırakıp Muğla’nın sorunlarını hızlı çözümlerle gündeme taşıyan, kabineyle doğrudan iletişim kuran ve Muğla halkının ihtiyaçlarını Ankara’ya ulaştırarak çözen bir il başkanı profili çizerek Türkiye çapında dikkatleri üzerine çekti. Bu aktif çalışma tarzı, her partilinin desteklemesi gereken bir başarı hikâyesiydi.
Ama belli ki bu başarı hikâyesi, Kadem Mete’nin konfor alanını biraz fazla sarsmış.
“Korkuyorsan Evde Otur” Çıkışı: Cesaret mi, Kadınları Aşağılama mı?
Sayın Mete, “Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği gibi; korkuyorsanız evde karınızın yanında oturun” demiş…
İşte burası kırılma noktası.
Bu söylem, kadınları aşağılayan bir söylemdir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadınlara bakışını ve tutumunu herkes biliyor. Böyle bir söylemi var mı diye hem AK Parti hem de Cumhurbaşkanlığı arşivlerinden inceledim, Erdoğan’ın böyle bir söz söylediğine rastlamadım. Google’dan araştırdım, orada da bulamadım.
Peki Kadem Mete kendi lideri Recep Tayyip Erdoğan’a neden bu iftirayı attı?
AK Parti teşkilatlarında Erdoğan’ın adını anınca alkış alınır. Kadem Mete de salondan alkış almak için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın asla söylemediği, kadınlara hakaret ve aşağılama içeren bu ifadeyi kullanarak kurnazlık yapmıştır.
Bu üslup, ne AK Parti’nin bugüne kadar titizlikle koruduğu siyaset diline ne de halka hizmeti merkeze alan AK Parti anlayışına yakıştı. Kaldı ki bir milletvekili, partisini Türkiye Yüzyılı vizyonunda ileriye taşımaya çalışan bir il başkanına bu tonda mı konuşur?
Üstelik bunu yaparken “cesaret” dersi vermeye çalışmak, siyasetin samimiyetini sorgulatacak kadar ironik bir durum yaratıyor.
Cesaret Kime Karşı?
Kadem Mete’nin sözleri, “Cesaretimiz var” derken aslında kendi iç rekabetinin gölgesinde kaldığını, partinin ortak aklından uzaklaştığını ve şahsi hırslarını siyasetin önüne koyduğunu gösteriyor.
Çünkü asıl cesaret, başarıyı takdir etmek, birlikte hareket edebilmek, halkın faydasına yapılan işlerin arkasında durabilmek ve siyaset arkadaşına destek olmaktır.
Kadem Mete’nin Kimyasını Bozan Sağlık Müdürü Krizi
Parti Dilini Bozan Çıkışın Arkasında Ne Var?
Kadem Mete’nin bu “argo” çıkışı tüm muhalif medyada manşet oldu. Kulislerde konuşulanlara göre, bu videoyu salonda çektirip muhalif medyaya servis ettirenin Kadem Mete ve AK Parti’ye asla oy vermeyen yakın çevresi olduğu ifade ediliyor.
AK Parti bugünlere birlik, ortak akıl ve dava ahlakıyla geldi. Haluk Laçin bu anlayışı Muğla’ya taşırken, Kadem Mete’nin bu talihsiz çıkışı partinin geleneğini zedeleyen, kendi koltuğunu koruma refleksiyle yapılmış bir adım olarak değerlendiriliyor.
“Haber Vermedi” İddiasının Arkasındaki Gerçek
Sayın Kadem Mete diyorsun ki:
“İl Başkanı bakanlara giderken bana haber vermiyor, Ankara’ya gelirken Meclis’teki odamda beni ziyaret etmiyor.”
Diyelim ki öyle.
Peki Sayın Haluk Laçin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı kongrede oybirliğiyle İl Başkanı seçildiğinde herkes sosyal medyada tebrik mesajı paylaştı, milletvekili arkadaşın Yakup Otgöz de paylaştı. Sen Muğla milletvekili olarak bir tebrik mesajı paylaştın mı? Hayır.
İl Başkanı ve ilçe başkanları genel merkezde toplantıdayken “Hoş geldiniz” diyerek bir ziyaret gerçekleştirdin mi, bir lokantada yemek ısmarladın mı? Hayır.
Bakanlara giderken “Şu bakana gidiyorum, teşkilatımızın bir talebi var mı?” diye İl Başkanı’nı aradın mı? Hayır.
Bakanlıklardan yatırım kararlarını alıp ilçelerde üç-beş kişiyle basın açıklaması yaparken İl Başkanı’nı yanına aldın mı? Hayır. Sonra çıkıp “Bakanlara giderken bana haber vermiyor” diye şikâyet ediyorsun.
Asıl Sebep: Sağlık İl Müdürü Krizi
Kadem Mete’nin asıl kimyasını bozan mesele neydi?
Kulis bilgilerine göre, Kadem Mete’nin desteklediği İl Sağlık Müdürü Dr. Ali Burak Mülayim, Muğla’nın değil adeta Kadem Mete’nin şahsi sağlık müdürü gibi çalışıyordu. Marmaris Devlet Hastanesi için LNG gazı alınacak, ihaleyi Sağlık Müdürlüğü yapıyor, ihale şartnamesini Kadem Mete hazırlayıp müdüre veriyor, ihaleye yalnızca kendi şirketi girebiliyor. Sonuçta ihaleyi tek giren Kadem Mete’nin şirketi kazanıyor.
Bu sadece bir örnek. Devlet hastanelerine beyaz eşya alımı gibi birçok kalemde de benzer bir süreç yürütüldü.
Haluk Laçin’in Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nu ziyaret edip fotoğraf paylaşmasından hemen sonra, Kadem Mete’nin desteklediği İl Sağlık Müdürü görevden alındı ve yerine hiç haz etmediği Dr. Eriş Başaran Akça atandı.
Kadem Mete’nin “Akrabamdır, ne dersem yapar” dediği Sağlık Bakanı’nın bu atamayı yapması, Kadem Mete’nin dengesini bozdu. Kürsüdeki asıl öfkesi “Benden habersiz Sağlık Bakanı’na nasıl gidersin?” diyedir, çünkü Bakan’a kendisiyle birlikte gitseydi emir eri gibi çalışan müdür görevden alınmazdı.
“Cesur” Olmak İsterken Karikatürleşmek
Haluk Laçin’in Ankara’da Muğla için verdiği mücadele halk tarafından alkışlanırken, Kadem Mete bu alkışı argo bir dille boğmaya kalkınca halkın gözünde cesur bir lider değil, partisini kendi elleriyle zora sokan bir siyaset figürüne dönüşüyor.
Cesur olmak isterken karikatürleşmek de siyasetin cilvesi olsa gerek…