TANDOĞAN UYSAL: Bir Vali ABD Başkanını Suçlayabiliyor!

TRT Ekranında Asıl Haberi Gördüm: Bir Vali Başkan’ı Suçluyor
Türkiye’de olsa hayal bile edilemezdi…
Dün akşam TRT’deki haber bültenini izlerken, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan sokak olaylarına dair görüntüler ekrana geldi. Gösteriler sırasında polise yönelik şiddet, kamu binalarına saldırılar ve genel kaos hali uzun uzun gösterildi. Ancak beni asıl ekrana kilitleyen şey, görüntülerden çok haberin bir cümlesi oldu. Spiker, Kaliforniya Valisi’nin bu olayların sorumluluğunu dönemin ABD Başkanı Donald Trump’a yüklediğini ifade etti.
İşte o anda dikkatimi bambaşka bir yere çevirdim.
Çünkü Türkiye’de böyle bir şeyi duymak mümkün değildir. Hatta bırakın valiyi, herhangi bir kamu görevlisinin Cumhurbaşkanı’na ya da iktidara yönelik böyle doğrudan bir eleştiride bulunması tahayyül bile edilemez. Bu yüzden o an benim için asıl haber, sokak olaylarının kendisi değil, bir eyalet valisinin başkanı açıkça eleştirmesiydi.
Amerika’da Vali mi, Resmen Küçük Başkan!
ABD’de valiler halk tarafından seçilir. Eyalet anayasaları vardır, bütçeleri vardır, yerel kolluk kuvvetleri onların kontrolündedir. Bir vali, örneğin bir afet anında Başkan’ı beklemeden kendi eyaletinde OHAL ilan edebilir. Hatta bazen federal hükümetin uygulamalarına itiraz eder, yargıya gider, yasaları bloke ettirir.
Yani vali dediğin, sadece vali değildir; biraz başkandır, biraz senatördür, biraz da hak savunucusudur.
Kısacası orada vali, Beyaz Saray’ın kapısına dayanabilecek güçtedir. “Halk beni seçti kardeşim, ben Washington’un memuru değilim!” diyebilir.
Türkiye’de Vali Ne Yapar?
Dikkat: Mizah Başlıyor!
Türkiye’de valiler halk tarafından seçilmez. Atanırlar. Kime karşı sorumludur? Elbette halka değil, Ankara’daki makama.
Bir vali için “halk” kelimesi resmi törenlerde “saygıdeğer halkımız” kalıbında geçer, o kadar.
Türkiye’de valinin en çok televizyonda görüldüğü anlar şunlardır:
Açılış kurdelesi keserken,Fidan dikerken, Kaymakamları toplayıp “talimat verdim” derken, Milli bayramda protokol sırasını kontrol ederken.
Bir vali, görev yaptığı şehirde bir kriz yaşansa ilk refleksi şudur:
“Sayın Bakanımızın ve Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda gereken yapılmaktadır.”
Yani bırakın Başkan’ı suçlamayı, Başkan’ın gölgesinde var olmaya çalışır. ABD’de vali Başkan’a “senin yüzünden oldu” der; bizde vali “sayenizde önledik efendim” diyerek teşekkür eder.
Vali mi Arıyorsunuz? Hangi Sistemden?
Amerikan sistemi valiyi güçlü kılar, çünkü halk onu sandıkla denetler. Bizde sistem valiyi “sadakatle” değerlendirir. Halktan çok merkeze bağlılık, liyakatten çok itaattir belirleyici olan.
ABD’de vali halkın gözüyle Başkan’a bakar. Türkiye’de vali, Başkan’ın gözüyle halka.
Bu yüzden TRT’de Kaliforniya Valisi’nin Trump’ı eleştirdiğini duyunca, bir an şaşırmakta haklıyız. Çünkü biz o tip cümleleri filmlerde, dizilerde görürüz.
Ya da “demokratik ülkelerde oluyor böyle şeyler” deyip geçeriz.
Ama geçemeyelim artık. TRT ekranında duyduğumuz o haber aslında bize şunu söylüyor:
Demokrasi sadece seçim değil, yetkilinin yetkiliye hesap sorabildiği düzendir.
Ve bizde?
Hesap sorulamaz. Sadece selam durulur.
Peki Türkiye’de Ne Yapılabilir?
Valilik Kurumu Nasıl Güçlenir?
Eleştiriyi yapmak kolay ama esas mesele çözüm önermek. O halde sormak lazım: Türkiye’de vali dediğimiz kişi, sadece bir “devlet memuru” olmaktan çıkıp gerçekten halkı temsil eden, bulunduğu ilin haklarını savunabilen bir yöneticilik profiline nasıl kavuşur?
İşte birkaç öneri:
1. Vali seçimle gelsin:
Valiler halk tarafından seçilirse, hesap verecekleri yer Ankara değil, doğrudan halk olur. Böylece yalnızca yukarıya değil, tabana da bakmak zorunda kalırlar.
2. Görev ve yetki çerçevesi yerel yönetimlerle dengelensin:
Belediyelerle sürekli “yetki çatışması” yaşayan valiler yerine, halk yararına işbirliği yapan, koordinasyon sağlayan yerel temsilciler olmalı.
3. Basına karşı sorumlu, halka karşı şeffaf olsunlar:
Valilerin düzenli basın toplantıları yapması, karar alma süreçlerini kamuoyuna açıklaması bir yük değil, bir demokrasi gereğidir.
Sorulara “talimat aldık” yerine “ben bu kararı verdim çünkü…” diyebilecek cesaret, ancak sistem izin verirse gelişir.
4. Atama sistemi liyakat esaslı hale getirilsin:
Siyasi sadakat değil, mesleki başarı ve toplumla kurulan diyalog esas alınmalı. Her seçim döneminde valilerin değiştiği bir sistem, devlet ciddiyeti değil, keyfiyet üretir.
5. Vali halkla aynı safta yürümeli:
Halkla bayramlaşırken önde yürüyen değil, yağmurda aynı şemsiyeye sığınan, depremde çadırda geceleyen, çiftçiyle aynı toprağa basan bir yönetici profili inşa edilmeli.
İşte O Zaman Asıl Haber Bu Olur
Kaliforniya Valisi, Başkan Trump’a yüksek sesle “senin yüzünden oldu” diyebildi çünkü onun arkasında halk vardı. Türkiye’de bir vali böyle konuşamıyorsa, bu sadece onun cesaretiyle değil, sistemin yapısıyla ilgilidir.
Gerçek demokrasi, yetki kadar sorumluluğu da dağıtır.
Ve bir ülkede vali, başkana soru sorabiliyorsa; halk da valiye hesap sorabilir hale gelir.
O gün geldiğinde, biz de TRT ekranında sadece başka ülkelerdeki valilerin değil, kendi valimizin de “halka karşı sorumluyum” dediği haberi izleyebiliriz.
İşte o zaman, asıl haber bu olur!